Prof. Adem Sözüer uyardı: Etki Ajanlığı Yasası birçok hak ve özgürlüğü gerekçesiz kısıtlayabilecek bir kapı aralamaktadır!

T24 Haber Merkezi

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) hazırlanmasında değerli katkılarda bulunan Prof. Dr. Adem Sözüer, Cumhur İttifakı’nın Meclis’e sunduğu “etki ajanlığı” düzenlemesine yönelik telaşlarını lisana getirdi. Sözüer, yasa teklifinin birçok hak ve özgürlüğün gerekçesiz biçimde sonlandırılmasına yol açabileceği ihtarında bulundu.

Kısa Dalga’nın haberine nazaran; Cumhur İttifakı tarafından hazırlanan ve “etki ajanlığı” düzenlemesini içeren torba yasa teklifi, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilerek Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeyi beklemeye başladı.

Sözüer, teklife ait değerlendirmesinde Türkiye’de asıl öncelikli olanın yargı bağımsızlığının sağlanmasına yönelik bir paket çıkarılması olduğunu belirterek, “Türkiye’de çıkması gereken tek yargı paketi, yargı bağımsızlığının sağlanmasıdır. Bir yargı paketi daha TBMM’de kabul edildi. 9. Yargı Paketi de evvelki paketler üzere yargı sisteminde büyük problemlere tahlil getirmeyecek” dedi.

“Türkiye’de çıkması gereken tek yargı paketi, yargı bağımsızlığının sağlanmasıdır”

Prof. Dr. Sözüer, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmadığını ve bu nedenle insanların haksız yere cezaevinde tutulduğunu belirtti. Kuvvetler ayrılığı prensibinin ortadan kalkmasıyla bireylerin hak ve özgürlüklerinin teminat altında olmadığını savunan Sözüer, “Türkiye’de çıkması gereken tek yargı paketi, yargı bağımsızlığının sağlanmasıdır” diye konuştu.

“Etki ajanlığı” düzenlemesi hakkında ise, Sözüer, “Bu düzenleme, aldatıcı bilgi yayma cürmü üzere bellilik prensibine ve hasebiyle anayasadaki yasallık prensibine terstir ve bilim, sanat ile tabir özgürlükleri üzere birçok hak ve özgürlüğü gerekçesiz kısıtlayabilecek bir kapı aralamaktadır” dedi.

Kanun teklifinde TCK’ya eklenmesi önerilen 339/A unsuruna nazaran “Devletin güvenliği yahut iç ya da dış siyasal faydalarına karşı yabancı bir devlet ya da tertibin stratejik menfaatleri doğrultusunda hata işleyenler üç yıldan yedi yıla kadar mahpus cezasına çarptırılacak” tabiri yer alıyor.

Sözüer, düzenlemenin bu muğlak tabiri nedeniyle yabancı üniversiteler yahut araştırma kuruluşlarıyla yapılacak ortak bilimsel çalışmaların dahi cürüm kapsamına girebileceği; benzeri formda, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin de bu düzenlemenin gayesi olabileceğini savundu.

Önerilen düzenlemede muğlaklık 

Türkiye Üçüncü Dal Vakfı’nın (TÜSEV) mevzuyla ilgili açıklamalarına da dikkat çeken Sözüer, “Bu husus, sivil toplum kuruluşlarının legal faaliyetlerinin soruşturulması ve cezalandırılması riskini taşımaktadır” dedi.

Ceza kanunlarının temel prensiplerinden olan öngörülebilirlik ve yasallık unsurları gereği vatandaşların işledikleri aksiyonun kabahat olup olmadığını net bir formda bilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Fakat önerilen düzenlemenin, cürüm tarifini açıkça yapmayarak, ‘devletin güvenliği’, ‘siyasal yararlar’, ‘stratejik çıkarlar’, ‘talimat’ üzere geniş ve yoruma açık kavramlarla muğlak bırakıldığını belirtti.

Maddenin münasebetinde ise “devletin güvenliği ve siyasi yararları” ismi altında “iktisadi, mali, askeri, ulusal savunma, kamu sıhhati, kamu güvenliği, kamu nizamı, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji” üzere geniş bir yelpazeye atıfta bulunularak düzenlemenin kapsamının öngörülemez formda genişletildiğine işaret etti.

Sözüer, bu durumun TCK’nın mevcut yedinci kısmında esasen tanımlanmış olan casusluk cürümlerini kapsayan kararların ötesinde, hangi hareketlerin kabahat olarak kabul edileceğine dair belirsizlik oluşturduğunu, münasebetiyle berbata kullanıma açık bir taban hazırladığını söz etti.

 

---

“Köln Radyosu, Türkiye’de sesini duyuramayanların da radyosuydu”