İşte Mehmet Acet’in “Alman bakanın o fotoğraflarla sıkıntısı ne?” başlıklı yazısı;
Geçen hafta Tahran’da yapılan ve Türkiye/Rusya/İran önderlerini buluşturan üçlü tepe, milletlerarası arenada da önemli yankı uyandırdı.
Üçlü tepe dışında Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Lideri Putin ve İran Cumhurbaşkanı Reisi ile ülkeler ortası bağları konuşmak üzere ikili görüşmeler de yaptı.
Bu tepe sırasında üç önderin çekildikleri fotoğrafla, daha doğrusu Erdoğan’ın o fotoğrafta yer almasıyla alakalı olarak, Berlin’den enteresan bir açıklama geldi.
Bild gazetesine konuşan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock şöyle şeyler söyledi:
-Türk Cumhurbaşkanının bu fotoğrafta yer alması kibarca söylemek gerekirse bir sınama.
-Bu fotoğrafa akıl sır erdiremiyorum. Hele de bir NATO üyesinin bakış açısından.
-Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bu fotoğrafta olması, en hafif tabirle bir meydan okumadır.”
Normal kurallar altında Almanya bakışıyla bile olsa, bu türlü bir fotoğrafın bu türlü cümlelerle yadırganması beklenebilir bir şey değildir.
Tuhaf, her tarafıyla sırıtan bir açıklama bu.
Belli ki bir “hazımsızlık” olmuş, o halde bu hazımsızlığı afişe etmek gerekiyor.
Dediğimiz üzere olağan kaidelerde, birbirleriyle sonları olan üç ülkenin başkanlarının ortalarındaki sorunları görüşmek üzere bir ortaya gelmelerinden daha doğal bir şey olamaz.
Üç ülkenin başkanları daha evvel de tekraren bir ortaya geldiler fakat Almanya’dan bu durumu sorun eden açıklamalar geldiğine şahit olmadık.
O halde, bu ‘yeni durumun’ bir açıklaması olmalı.
Öyle değil mi?
Peki, nasıl açıklanabilir bu durum?
Bir öteki deyişle, Alman bakanın bu ‘hazımsızlığının’ gerekçesi ne olabilir?
BATI İLE RUSYA ORTASINDA ‘SANDVİÇ’ OLAN BİR ALMANYA
Almanya’da Merkel devrinin bitmesiyle Ukrayna krizini kucağında bulan yeni koalisyon, süreç içerisinde biraz da acemiliğin getirdiği tereddütlerle çok makus imtihanlar verdi.
Yeni Alman hükümeti ve Şansolye Scholz, hem Batı ittifakı ile, hem de Rusya ile durumu yönetim etme yollarını denedi ancak tabir yerindeyse tam manasıyla iki cephe ortasında sıkışıp kalan bir ‘sandviç’ durumuna düştü.
Şubat ayında, savaş başlamadan evvel, Ukrayna savaşı, şimdi kriz safhasındayken, ABD’den gelen baskıya boyun eğmek zorunda kalan Alman hükümeti, 7,4 milyar avro para harcadığı Kuzey Akım 2 projesini rafa kaldırmak zorunda kaldı.
Üstüne, Amerikan makamları biraz da aşağılayıcı bir lisanla, kullanıma hazır halde olmasına karşın çizginin askıya alınmasına atıfla “Artık bir çelik yığını olarak kalacak” halinde açıklamalar yaptılar.
Süreç içerisinde Rusya’yı dengeleyici bir çizgi izlemeyi de denemeye çalıştı Almanlar.
Örneğin, Ukrayna savaşının en başlarında ‘dalga geçer gibi’ silah yerine, 5 bin miğfer göndermeye kalktılar.
Ama olmadı.
Bir türlü dengeyi tutturamadılar.
Ve gelinen nokta prestijiyle, önümüzdeki kış, Rusya gazımızı keser mi kaygısıyla yaşamak durumunda kaldılar.
Daha yakınlarda, Almanya İktisat Bakanı, “Almanya’yı makûs günler bekliyor, Pandemiden daha sıkıntı bir periyot olabilir bu” diye açıktan ihtarlarda bulundu.
ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI KENDİLERİNİN BECEREMEDİĞİ İSTİKRAR SİYASETİNİ TÜRKİYE’NİN BAŞARMIŞ OLMASINDAN RAHATSIZ
Bütün bunları söz ettikten sonra, Almanya Dışişleri Bakanı’nın üstte aktardığımız kelamlarına tekrar dönebiliriz.
Ne diyor Alman Bakan?
“Bu fotoğrafa akıl sır erdiremiyorum” diyor.
Türkiye, Rusya ve İran Devlet Liderleri daha evvel de tekraren üçlü fotoğraf vermişlerdi lakin bugüne kadar hiçbir Alman bakandan rastgele bir eleştirel açıklama gelmemişti.
O vakit, bu rahatsızlığın münasebeti de şu formda ortaya çıkıyor:
Alman bakan, kendilerinin beceremediği “Denge politikasını” Erdoğan liderliğinde Türkiye’nin başarmasının hazımsızlığıyla bu çeşit laflar ediyor.
Bir manada Türkiye’yi ABD’ye ve NATO’ya şikâyet ediyor.
Tersinden bakarsanız da bu ‘hazımsızlık’, Ankara’nın Ukrayna savaşında istikrarlı bir siyaset izlemekle ne kadar yanlışsız bir karar aldığını gösteriyor.
Ankara, Ukrayna’nın işgaline karşı çıkma manasında NATO ittifakı ile birlikte hareket ederken, Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayarak kendi halkının yüksek menfaatlerini kollayan bir tavır izledi.
Bu siyasetin sayısız yararlarının olduğu, ortadan geçen 5 ay içerisinde daha düzgün anlaşılmış olmalı.
En azından, Alman idaresi üzere, “Gazımız kesilirse ne olur” korkusunu yaşamıyor olmamız bile büyük nimet.